Sağlıklı Sınırları Nasıl Belirleyebiliriz?
Öncelikle sağlıklı sınırlar
belirlemek ve onları korumak için motivasyona ihtiyacımız vardır bu motivasyonun
en temel unsuru istektir. Acı çektiğimizde, bir şeylerin yolunda gitmediğini
fark ettiğimizde daha farkında ve iyi olabileceğimize duyduğumuz istek bizi
motive edebilir. Kendimizle ilgili karşılaştığımız bazı direnç noktaları
olabilir bu direnç noktalarını gözden geçirmemiz gerekiyor bu farkındalık
süreci zamanla; sınırlarımızın olmadığını kabul etmek, özgürlüğümüzü sabote
ettiğimizi görmek, iyiliği ve gerçekliği aramak, isteğimizi tanımlamak,
yüzleşmek ve bırakmak gibi evrelerden geçebiliyor. Yeni farkındalıklar
kazanırken bilinmeyene karşı duyduğumuz korkuyu hissedebiliriz bu durumlarda
yeteneklerimizi geliştirmek, yakın çevremizle iletişimimizi arttırmak,
başkalarının yaşadığı deneyimleri gözlemlemek ve ders çıkarmak, bu zamana kadar
öğrendiğimiz şeyleri referans alıp öğrenme yeteneğimize güvenmek bu duygumuzla
baş etmemize yardımcı olabilir.
Sağlıklı sınırlar belirlerken kendimize ilk sormamız gereken soru benim bir “ikaz
lambam var mı?” Sınırlarım ihlal edildiğinde, beni kontrol altına almaya
çalıştıklarında veya manipüle edildiğimde öfkeleniyor veya güceniyor muyum?
Eğer cevabımız hayır ise farklılıklar ve fikir ayrılıkları hakkında daha
objektif bakabileceğiniz güvenilir bir alana ihtiyacınız olabilir ve bu durumu
sağladığınızda öfkenizin size yardımcı olmasına izin vermeyi öğrenebilirsiniz.
Cevabınız evet ise iletişim halinde olduğunuz insanlara bakmaya başlayabilir ve
kendinize “Sınır belirlemede ne kadar özgürüm?” Sorusunu sorabilirsiniz.
Sınırları olmayan biri için sınır koyan insanlar soğuk ve sert olarak
görülebilir ve bu yüzden iletişim halinde olmayı tercih etmiyor olabilirsiniz
fakat kendi sınırlarınız geliştikçe onlara bakış açınız değişebilir ve onları
daha rahat ve dürüst kişiler olarak görmeye başlayabilirsiniz. Sınırları
belirsiz ilişkilerden, daha açık ve sağlıklı sınırları olan kişiler ve gruplar
içerisinde bulunmak sınır geliştirmede önemli bir aşamadır. Bir diğer aşama ise
kendimize ait duygulara, düşüncelere, davranışlara bakmamız ve kendimizle
ilgili neyin doğru neyin yanlış olduğunu sorgulamamız. “Bu hayattaki değerlerim
neler?” (Duygular, inançlarınız, paranız, zamanınız vb.) Ve “Bu değerlerime
diğer insanların nasıl davranmasını isterim?”. Bunları fark ettikten sonra
küçük hayır cevaplarımızla sınır koymaya başlayabilirsiniz. Bu ‘hayır’ları
söyleyebiliyor oluşunuza ne kadar sevinseniz de bu mutluluğa suçluluk duygusu
eşlik edebilir veya fazla acımasız olduğunuz, ne kadar bencil davrandığınızı
söyleyen bir iç ses ile karşılaşabilirsiniz bu noktada kendinize içimizdeki
yargıcın bizlerin vicdanını sorgulamasına ve denetlemesine izin vermemizin
bizim manevi gelişimimize katkı sağlayacağını hatırlatabilirsiniz. Suçluluk duyarak
da olsa bir adım attık bunun için sevinebiliriz çünkü bu bizim ilerlediğimiz
anlamını taşır. Ufak ufak koyduğumuz sınırları yetişkin sınırlarına çekmeye
hazır olduğumuzda bizim için önemli olan kişilerle olan ilişkilerimizi gündeme
alıp kendimize “Bu ilişkilerde hangi değerlerim ihlal ediliyor ve bu
değerlerimi belirli sınırlarla nasıl korumalıyım?” sorusunu sorabilirsiniz.
Daha büyük adımlar ile birlikte krizler, çelişkiler ve anlaşmazlık ortaya
çıkacaktır burada sınırlarımız olmadan gerçekten sevemeyeceğimizi veya işte
gerçekten verimli olamayacağımızı büyük attığımız adımların bizlerin
olgunlaşması için olduğunu hatırlatmamız gerekir. Bu aşamadan sonra suçluluk
duymadan sevinebilmek mümkün çünkü yaptığımız sorgular ve çalışmalar suçluluk
duygusunu azaltırken kendimizi değerlendirmek için eleştirel vicdandan gerçek
sevgiyi hak eden, dürüst kişilere ait duygusal anılara yöneliriz, başkalarının
sınırlarını sevmek ve onlara saygı duymak, emin olmadığımız konularda evet
demek yerine hayır deyip düşünmek, değerlerimize dayalı hedefler belirlemek ve
devamlı bir ilerlemenin olduğunu görmek hayatımızın denetiminin bizde olduğunun
ve yetişkin sınırlarımızı koyabildiğimiz anlamını taşır.