Agresyon (saldırganlık) kendi içinde 2 ye ayrılmaktadır,
birincisi düşmanca saldırganlık yani başka bir canlıya kontrol edilemeyen bir
dürtü ile yanıt verme veya başkalarını inciten ya da incitebilecek her türlü
davranış sergileme, kişinin bilerek ve isteyerek zulüm etme arzusu olarak da
tanımlayabiliriz. Araçsal saldırganlığı ise belli bir amaç güderek başkalarına
zarar vermek olarak tanımlayabiliriz. Bu saldırganlık ebeveyn-çocuk ilişkisinde
sözel olarak yetersiz
kalındığın çok karşılaştığımız bir tür. Genellikle saldırganlık deyince
aklımıza fiziksel saldırganlık gelir fakat çocuklar için saldırganlığı üç
boyutta ele alabiliriz; fiziksel, sözel
ve iletişimsel saldırganlık. Okul öncesi
dönemindeki çocuklarda daha
çok fiziksel ve sözel
saldırganlık görülmektedir.
Bu yazımda fiziksel saldırganlığı ele alacağım. Çocukların fiziksel
saldırganlık davranışları tekme akmak, tokat atmak, yumruk atmak, ısırma şeklinde olabilir, aynı zamanda
fiziksel saldırıyı nesne aracılığıyla da yapabilirler.
Kendinizi “bu çocuk bunu nereden öğrendi”, “hiç böyle şeyler yapmazdı” gibi cümleler kurarken buluyor olabilirsiniz bunu kısaca açıklayacak olursam; öğrenmede faklı stratejiler vardır ve bizler davranışsal stratejiler kullanırız taklit ve gözlem yaparak davranışı içselleştiririz. Bu öğrenme biçimi yararlı ve bizi diğer canlılardan ayıran bir özellik olmasına rağmen bunun öğrenme ve taklit aşamasında olan bir çocuk için olumsuz bir etkisi vardır. Çocuklar belli bir yaşa kadar davranışları olduğu gibi kopyalarlar ilgisiz/verimsiz davranışlarda bunlara dâhildir.
Albert Bandura çocukların en önemli öğrenme yaşantılarının başkalarının davranışlarını gözlemleyerek oluştuğunu savunur. Bandura, bu tür öğrenmeye gözlem yoluyla öğrenme tanımını yapar. İnsan sosyal bir canlıdır bu nedenle asla yalnız olmayacaktır buna bağlı olarak da saldırganlık insan yaşadıkça var olacak bir olgudur. Saldırganlık, anne-babalardan, arkadaş gruplarından ve kitle iletişim araçlarından öğrenildiğini savunmuştur. Bandura’nın Sosyal Öğrenme Kuramını göz önüne alırsak; Bir davranış sergilendiğinde bu davranışı ödüllendirmek tepkilerin daha sonra tekrarlanma olasılığını arttırırken, cezalandırılan tepkiler olasılıkla sona erecek ve bir daha tekrarlanmayacak diyebiliriz.
Bu yazdıklarımızdan yola çıkarak diyebiliriz ki;
• Bir
çocuk evde şiddete maruz kalıyorsa,
• Aile
fertlerinden herhangi biri şiddete maruz kalıyorsa,
• Okulunda
akranlarından şiddet içerikli
davranışlar görüyorsa,
• Yaşlarından dolayı kurgu ile gerçeği tam ayıramayan çocuklar kitle iletişim araçları sayesinde şiddet içerikli davranışlar sergileyen karakterler görüyorsa (televizyonda, bilgisayar oyunlarında gibi), çocuğun bu davranışları taklit etmesi, kopyalaması ve içselleştirmesi olağan bir durum haline gelebilir.
Pekiştirme davranışlarına örnek verecek olursam;
• Çocuk
vurduğunda gülmek,
• İstediği
her şeyi saldırganlık yoluyla elde etmesine müsaade etmek,
• Ebeveynin
davranışı övmesi vb.
Alternatif bir bakış
açısı ise; Freud ölüm ve yaşam içgüdüleri
kavramlarından bahsederken saldırganlığı ölüm içgüdüsünün bir türevi olarak görmüştür. Saldırganlığı insanların
kendilerine karşı yıkıcı olan eğilimlerini farklı objelere aktarması şeklinde
yorumlamıştır. “İnsanlar birbirleriyle savaşırlar çünkü yaşam içgüdüsü ve ölüm içgüdüsü birbirlerini nötrleyebilir”. Aynı zamanda Freud
saldırganlık davranışının 0-1 yaş (oral
dönem) ve 1-3 yaş (anal dönem) saplantısından kaynaklanabileceğini
yani kişinin bu dönemlerde
doyumunu engelleyen veya tehdit eden durumlarda savunma mekanizmalarının tepki
göstereceğini bu durumun
saldırganlığa neden olacağını savunur.
Saldırganlık Davranışlarını Etkileyen diğer Faktörler
• Sosyal
ve duygusal gelişimleri desteklenemeyen çocuklar
• Hayal
kırıklığı, öfke gibi
duyguları belli edemeyen çocuklar
• Bir
veya birden fazla kardeşe sahip olan çocuklar
• İletişim becerilerinin eksikliği
Eğer çocuğunuzun yaşadığı problemler varsa üstesinden gelebilmek ve gelecekte kötü sonuçlara yol açılmaması adına bir profesyonel desteği alınması tavsiye edilir.